Kuran kitap haline getirildikten sonra asıl nüshası kim tarafından korundu?

Kuran'ın Kitap Haline Getirilmesi ve Asıl Nüshasının Korunması

Kuran'ın kitap haline getirilmesi süreci ve sonrasında asıl nüshasının korunması meselesi, birçok kişinin merak ettiği ve üzerinde durduğu önemli bir konu. Deneyimlerime göre, bu konuya girerken sadece teorik bilgilerle değil, somut verilerle ilerlemek en doğrusu. Zaten sen de bu konunun derinliklerine inmek istediğin için, lafı uzatmadan asıl meseleye odaklanalım.

Öncelikle şunu netleştirelim: Kuran, vahiy olarak indiği ilk günden itibaren özenle ezberlenmiş ve yazılmış bir metindi. Peygamber Efendimiz (SAV) zamanında vahiy katipleri vardı ve ayetler çeşitli malzemeler üzerine (hurma yaprakları, kürek kemikleri, kumaş parçaları gibi) yazılırdı. Ancak bu,aujourdükü anlamda bir "kitap" formatında değildi. Vahiy tamamlandığında, yani Peygamber Efendimiz'in vefatından kısa bir süre önce, Kuran'ın tamamı ezberlenmiş ve yazılı halden oluşuyordu. Bu yazılı metinler, Peygamberimizin evinde toplu halde bulunuyordu.

İlk Halife Abu Bekir Dönemi ve Mushaf'ın Oluşturulması

Kuran'ın kitap haline getirilmesi süreci, Hz. Muhammed'in (SAV) vefatından sonra, ilk halife Hz. Ebu Bekir (r.a.) döneminde hız kazandı. Bu dönemde yaşanan Yemame Gazvesi'nin (MS 632) önemli bir dönüm noktası olduğunu bilmelisin. Bu savaşta, Kuran'ı ezbere bilen birçok sahâbi şehit düştü. Bu durum, Hz. Ömer'in (r.a.) endişelenmesine ve Hz. Ebu Bekir'e Kuran'ın toplanması gerektiğini teklif etmesine yol açtı.

Hz. Ebu Bekir, başlangıçta bu fikre temkinli yaklaşsa da, sahâbenin de görüşünü aldıktan sonra bu önemli görevi üstlendi. Bu göreve, Hz. Zeyd bin Sabit (r.a.) başkanlık etti. Kendisi, Kuran'ı ezbere bilen ve aynı zamanda vahiy katipliği yapmış bir sahâbiydi. Ona destek olması için de birçok hafız ve sahâbi görevlendirildi. Bu ekip, daha önce yazılmış olan sahifeleri topladı, ezberden bilenlerle karşılaştırdı ve Kuran'ın eksiksiz ve doğru bir nüshasını oluşturdu. Bu nüsha, günümüzde "Mushaf" olarak bildiğimiz ilk Kuran kitabıdır.

Bu süreçte dikkat edilmesi gereken en önemli nokta şudur: Bu bir "yeniden yazım" değil, mevcut yazılı ve ezberlenmiş metinlerin titizlikle bir araya getirilmesi ve derlenmesidir. Hz. Zeyd bin Sabit'in bu görevdeki hassasiyeti ve doğruluğu konusundaki itimat, bu nüshanın güvenilirliğini pekiştirmiştir. Deneyimlerime göre, bu ilk Mushaf'ın nerede saklandığı konusunda farklı rivayetler vardır, ancak genel kabul gören görüş, Hz. Ebu Bekir'in vefatından sonra Hz. Ömer'e, onun da vefatından sonra kızı Hz. Hafsa'ya (r.a.) geçtiğidir.

Hz. Osman Dönemi ve Kuran'ın Çoğaltılması

Kuran'ın asıl nüshasının korunması ve yayılması açısından bir diğer kritik dönem, Hz. Osman (r.a.) halifeliği (MS 644-656) dönemidir. Bu dönemde, fetihler genişlemiş ve farklı bölgelerde yaşayan Müslümanlar arasında Kuran okuyuşuyla ilgili bazı farklılıklar ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu durum, ileride fitneye yol açma potansiyeli taşıyordu.

Hz. Osman, bu endişeyle Hz. Hafsa'da bulunan ilk Mushaf nüshasını istedi ve bu nüshayı esas alarak Kuran'ın çoğaltılması emrini verdi. Bu görev için de yine Hz. Zeyd bin Sabit (r.a.) başkanlığında bir heyet oluşturuldu. Bu heyet, ilk Mushaf'ı esas alarak birden fazla nüsha yazdırdı. Bu çoğaltma işlemi sırasında, her bir nüshanın orijinal metne sadık kalması için büyük bir titizlik gösterildi. Hatta ihtilaflı görülen bazı kelimeler için Kureyş lehçesi esas alındı.

Bu çoğaltılan nüshalar, İslam dünyasının çeşitli merkezlerine gönderildi. İlk Mushaf'ın asıl nüshası ise, Hz. Osman'ın emriyle diğer tüm farklı nüshaların yakılmasıyla birlikte korunmuş oldu. Bu, Kuran metninin tek bir standart üzerinden yayılmasını sağlamak ve ileride oluşabilecek ihtilafları önlemek amacıyla yapılmış stratejik bir adımdı. Yani, asıl nüsha Hz. Osman tarafından bizzat korunmuş ve diğer tüm kaynaklar onun üzerinden standardize edilmiştir.

Asıl Nüshanın Korunması: Bir Süreç ve Korumalar Zinciri

Burada "asıl nüsha" derken, ilk yazılan ve Hz. Hafsa'da bulunan nüshayı kastediyoruz. Bu nüshanın fiziksel olarak günümüze kadar birebir aynı şekilde ulaştığına dair kesin bir kanıt olmamakla birlikte, Hz. Osman'ın yaptığı çoğaltma işlemi ve sonrasındaki titiz koruma süreçleri, Kuran'ın metninin bozulmadan günümüze ulaşmasını sağlamıştır.

Deneyimlerime göre, bu süreçte iki ana unsur öne çıkıyor:

  • Ezberleme Kültürü: Kuran'ın ezberlenmesi, sadece yazılı metnin değil, bizzat "canlı" bir şekilde korunmasını sağlamıştır. Sahâbiler, hafızlar ve sonraki nesiller boyunca Kuran'ın ezberlenmesi, yazılı metinde olabilecek en küçük bir hatanın bile fark edilmesini ve düzeltilmesini mümkün kılmıştır. Bu, günümüzdeki dijital kopyaların yedeklenmesi gibi düşünebilirsin, ancak çok daha derin ve manevi bir boyutu var.
  • Tarihsel ve Arkeolojik Kanıtlar: Günümüzde dünyanın çeşitli müzelerinde (örneğin Topkapı Sarayı Müzesi, Taşkent'teki Özbekistan İslam Medeniyeti Merkezi'nde bulunan bazı Mushaf nüshaları) Hz. Osman dönemine ait olduğu düşünülen Mushaf nüshaları bulunmaktadır. Bu nüshaların incelenmesi, bizim elimizdeki Kuran metniyle büyük oranda uyumluluk gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu da, Kuran'ın zaman içinde metin bütünlüğünü koruduğunun en somut kanıtlarından biridir.

Senin için pratik bir öneri olarak şunu söyleyebilirim: Eğer Kuran metninin korunması konusundaki hassasiyeti daha iyi anlamak istersen, farklı dönemlere ait Mushaf nüshalarını inceleyen araştırmalara veya belgesellere göz atabilirsin. Bu, sana hem tarihsel bir perspektif sunar hem de Kuran'ın nasıl bir özenle günümüze ulaştığını daha iyi kavramanızı sağlar.