Manda ve himayenin kabul edilemeyeceği kararı nerede alınmıştır?
Manda ve Himayenin Kabul Edilemezliği Kararı Nerede Alındı?
Manda ve himaye, yani başka bir devletin egemenliği altına girmek veya onun himayesine sığınmak, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin temelden reddettiği bir ilkedir. Bu kararın nerede ve nasıl kesinleştiğini anlamak, aslında milli egemenliğimizin ne kadar değerli olduğunu bize daha iyi anlatır. Deneyimlerime göre, bu sorunun cevabı tek bir yerde değil, bir dizi tarihi gelişmenin sonucunda netleşmiştir.
- Erzurum Kongresi: İlk Sancak
Manda ve himaye konusundaki ilk ciddi duruş, Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919) sırasında sergilendi. O dönemde Anadolu'da milli direnişin örgütlenmeye başladığı kritik bir zamandı. Kongreye katılan delegeler, ülkenin içinde bulunduğu vahim durum ve dış güçlerin baskısı altında, bağımsızlıklarından asla taviz vermeyeceklerini açıkça ortaya koydular. Erzurum Kongresi kararlarının
- maddesinde yer alan şu ifade, manda ve himaye fikrine karşı duruşun en somut göstergesidir: "Milletimiz, hürriyet ve istiklaline kesin olarak sahip ve karar vermiştir. Bu sebeple, hiçbir suretle Manda kabul olunamayacaktır." Bu, sadece bir karar değil, aynı zamanda milli iradenin bir beyanıydı.
- Sivas Kongresi: Kesin Hüküm
Erzurum Kongresi'nde atılan adım, Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919) ile daha da pekiştirildi. Sivas Kongresi, yurdun dört bir yanından gelen delegelerin katılımıyla, milli mücadelenin birleştirici gücü haline geldi. Burada, Erzurum Kongresi kararları ulusal düzeyde onaylandı ve manda fikri kesin bir dille reddedildi. Sivas Kongresi'nde alınan kararlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) açılmasından önce, milli egemenliğin temel ilkelerini belirleyen en önemli belgelerden biri oldu. Bu kongrede manda ve himaye, egemenliğin bölünmezliği ilkesiyle çeliştiği için reddedildi. Bu karar, ulusal bağımsızlık mücadelesinin rotasını net bir şekilde çizdi.
- Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Açılması ve Bağımsızlık İlkesi
23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılması, manda ve himaye fikrinin tamamen ortadan kalktığının en büyük kanıtıdır. TBMM, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan ederek, bu ilkeyi anayasal güvence altına aldı. Meclis'in kuruluş manifestosu niteliğindeki ilk kanunları ve anayasal düzenlemeleri hep bu temel üzerine kuruldu. TBMM, Sevr Antlaşması gibi ülkeyi parçalamaya yönelik antlaşmaları tanımayarak, bağımsızlık ve egemenlikten ödün vermeyeceğini tüm dünyaya ilan etti.
- Lozan Barış Antlaşması: Uluslararası Tanınma
Manda ve himayenin kabul edilemezliği kararı, nihai olarak Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile uluslararası düzeyde tescil edildi. Bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti, tam bağımsız bir devlet olarak tanındı. Sevr Antlaşması'nın dayattığı tüm manda ve himaye şartları ortadan kalktı. Lozan, Türkiye'nin kendi kaderini tayin hakkını ve tam egemenliğini uluslararası hukuk önünde kanıtladığı bir dönüm noktasıdır. Bu antlaşma, Türk milletinin 1919'dan beri sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesinin zaferle taçlandığı belgedir.
Özetle, manda ve himayenin kabul edilemezliği kararı tek bir zamanda alınmış bir karar değil. Erzurum Kongresi'nde atılan ilk adım, Sivas Kongresi'nde kesinleşen bir duruş, TBMM'nin kuruluşuyla kurumsallaşan bir ilke ve Lozan Antlaşması ile de uluslararası alanda tanınan bir bağımsızlık beyanıdır. Bu süreçleri anlamak, bugün sahip olduğumuz egemenliğin ne kadar kıymetli olduğunu ve bu uğurda verilen mücadeleyi idrak etmemizi sağlar. Eğer sen de bu tarihi süreci daha iyi anlamak istersen, Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin kararlarını okuyabilir, TBMM'nin ilk anayasal belgelerine göz atabilirsin. Bu, sana milli egemenliğin temellerini daha iyi kavratacaktır.