Mehmet Akif Abdülhamit için ne dedi?
Mehmet Akif Ersoy'dan Sultan II. Abdülhamid'e Bakış
Mehmet Akif Ersoy'un Sultan II. Abdülhamid'e yönelik düşüncelerini anlamak, sadece iki önemli tarihi figür arasındaki ilişkiyi değil, aynı zamanda Tanzimat sonrası Osmanlı aydınlarının siyasi ve toplumsal yaklaşımlarını da kavramak açısından kritiktir. Deneyimlerime göre, bu konu üzerine konuşurken karşımıza çıkan ilk şey, Akif'in siyasi eleştirilerinin sertliğine rağmen, Abdülhamid'in saltanatının son dönemindeki bazı politikalarını dolaylı olarak desteklemesidir.
Milli ve Dini Değerler Savunucusu Olarak Abdülhamid
Mehmet Akif, özellikle II. Abdülhamid'in İslam Birliği (Pan-İslamizm) politikasına ve bununla ilişkilendirilen hilafet kurumunun güçlendirilmesi çabalarına karşı bir yakınlık hissederdi. Akif, Batı'nın artan sömürgeci tehdidi karşısında İslam coğrafyasının birliğini ve Müslümanların birbirine kenetlenmesini savunuyordu. Abdülhamid'in de bu yöndeki söylemleri ve politikaları, Akif'in "ittihad-ı İslam" idealine uygun düşüyordu. Bu dönemde Akif'in yazdığı şiirlerde, özellikle "Küfe" gibi eserlerinde, Müslümanların dağınık halinden duyduğu üzüntü ve birlik çağrısı açıkça görülür. Bu, Abdülhamid'in "Hilafet makamının siyasi bir araç olarak kullanılması" yerine, "Müslümanların manevi birleştiricisi" olarak algılanmasına bir kapı araladığı söylenebilir.
İttihad-ı Terakki ve Hafiyelik Eleştirisi
Mehmet Akif'in II. Abdülhamid'e yönelik en önemli eleştirilerinden biri, saltanatın son dönemlerinde İttihad-ı Terakki'nin (Jön Türkler) yükselişiyle birlikte ortaya çıkan siyasi baskı ve sansür ortamıdır. Akif, siyasi iktidarın güdümündeki istihbarat ağına ve hafiyeliğe (gizli polislik) karşı duruşunu hiçbir zaman gizlememiştir. Deneyimlerime göre, Akif'in "Safahat" adlı eserindeki pek çok şiir, toplumsal adaletsizlikleri, baskıyı ve insanların birbirini gammazlamasını eleştirir. Bu eleştirilerin hedefinde, doğrudan padişah olmasa da, padişahın istibdadından beslenen sistemin kendisi vardı. Akif, bir aydın olarak insanların düşünce özgürlüğüne sahip olması gerektiğine inanıyordu ve bu özgürlüğün kısıtlandığı her durumda sert bir dil kullanmaktan çekinmedi.
- Meşrutiyet Sonrası Dönem ve Değişen Algı
II. Meşrutiyet'in ilanından sonra, Akif'in siyasi değerlendirmelerinde bir değişim yaşandı. Deneyimlerime göre, meşrutiyetin ilk yıllarındaki siyasi atmosfer, Akif'in daha olumlu yaklaşmasına neden oldu. Ancak, kısa süre sonra İttihat ve Terakki'nin tek parti yönetimine yönelmesi ve siyasi baskının farklı bir boyuta ulaşması, Akif'in hayal kırıklığına uğramasına sebep oldu. Akif'in özellikle I. Dünya Savaşı sırasındaki Anadolu'daki mücadelesi ve milli mücadele ruhunu yayma çabaları, onu Abdülhamid döneminin baskıcı atmosferinden daha çok, bağımsızlık mücadelesinin gerektirdiği birlik ve fedakarlık duygusuna yaklaştırdı. Bu noktada, Abdülhamid'in eski yönetim biçiminden ziyade, ülkenin içinde bulunduğu acil durum ve kurtuluş mücadelesi ön plana çıktı.
Akif'in II. Abdülhamid'e yönelik bakış açısını anlamak için onun dönemindeki siyasi çalkantıları ve entelektüel tartışmaları göz ardı etmemelisin. Eğer bu konulara daha derinlemesine bakmak istersen, "Safahat"taki ilgili şiirleri ve Mehmet Akif üzerine yazılmış akademik çalışmaları inceleyebilirsin. Özellikle, şiirlerindeki toplumsal eleştirilerin hangi bağlamda yapıldığını anlamak, sana daha net bir resim sunacaktır.