Nübüvvet ve risalet arasındaki fark nedir?
Nübüvvet ve Risalet: Farkı Anlamak
Peygamberlik ve elçilik arasındaki farkı merak ediyorsan, hemen konuya girelim. Bu iki kavram genellikle birbirinin yerine kullanılsa da, aslında aralarında önemli nüanslar var. Deneyimlerime göre, bu ayrımı iyi anlamak, kutsal metinleri ve peygamberlerin rolünü daha derinlemesine kavramana yardımcı olacaktır.
Öncelikle, nübüvvet kavramına bakalım. Nübüvvet, daha geniş bir anlam taşır. Bir peygamber, Tanrı tarafından seçilmiş, O'nunla doğrudan veya dolaylı yoldan bağlantı kurabilen, vahiy alabilen kişidir. Bu vahiy, sadece yeni bir şeriat (kanunlar bütünü) getirmekle sınırlı olmayabilir. Peygamberler, geçmişteki ümmetlere gönderilmiş, onlara Allah'ın mesajını iletmiş, onları doğru yola çağırmış kimselerdir. Kimi zaman önceki peygamberlerin getirdiği şeriatı devam ettirmiş, kimi zaman da sadece öğüt ve uyarıda bulunmuşlardır.
Örneğin, Hz. İsa (a.s.)'ın Tevrat'ı yürürlükten kaldırmadığı, aksine onu tasdik ettiği ve bazı hükümleriyle amel ettiği bilinir. Bu, nübüvvetin sadece yeni bir din getirmekle sınırlı olmadığını gösteriyor. Hz. Yakup (a.s.) gibi bazı peygamberlerin ise doğrudan bir şeriat getirmeyip, sadece Allah'ın mesajını tebliğ ettiği düşünülür. Yani nübüvvet, daha çok peygamberlik görevini ifade eder.
Şimdi risalet kavramına gelelim. Risalet ise nübüvvetin daha özel bir boyutudur. Bir resul (elçi), Allah tarafından belirli bir topluma veya insanlığa gönderilmiş, onlara yeni bir ilahi kanun, yeni bir şeriat getiren peygamberdir. Resuller, genellikle önceki peygamberlerin getirdiği şeriatı tamamlar veya ondan farklı bir çağrı ile gelirler. Onlar, insanlığa yeni bir yol haritası sunarlar.
Kur'an-ı Kerim'de bu ayrım net bir şekilde vurgulanır. Örneğin, Hz. Muhammed (s.a.v.) son elçidir ve O'na getirilen Kur'an, önceki tüm ilahi kitapları tasdik eden ve tamamlayan bir niteliğe sahiptir. Hz. Musa (a.s.)'nın getirdiği Tevrat ve Hz. İsa (a.s.)'nın getirdiği İncil de kendi dönemlerinde birer risalettir. Bu elçiler, kendi ümmetlerine yeni bir mesaj ve yaşam biçimi sunmuşlardır.
Deneyimlerime göre, bu ayrımın temelinde şu noktalar yatıyor:
- Vahiy Almak ve Tebliğ Etmek: Her resul aynı zamanda nebîdir, yani vahiy alır ve bunu tebliğ eder. Ancak her nebî resul değildir. Resul, özellikle yeni bir kitap veya şeriatla gönderilen peygamberdir.
- Şeriat Getirme Yetkisi: Resullerin en belirgin özelliği, insanlara yeni bir şeriat getirmeleridir. Nebîler ise bazen önceki şeriatı devam ettirirler. Örneğin, Hz. Yusuf (a.s.)'ın Mısır'daki durumu, onun bir nebî olarak görev yaptığını ama aynı zamanda bir şeriatın uygulayıcısı olduğunu gösteriyor.
- Kapsam ve Evrensellik: Resullerin getirdiği mesajlar genellikle daha evrenseldir ve tüm insanlığı kapsar. Nebîler ise bazen kendi toplumlarına özel olarak gönderilebilirler. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in risaleti ise tüm insanlığa yönelik olarak belirlenmiştir.
Peki, sen bu ayrımı hayatına nasıl yansıtabilirsin? Öncelikle, okuduğun kutsal metinlerdeki mesajları daha bilinçli bir şekilde değerlendirebilirsin. Bir peygamberin hangi rolü üstlendiğini anlamak, onun getirdiği mesajın derinliğini kavramana yardımcı olur. Örneğin, Kur'an-ı Kerim'deki peygamber kıssalarını okurken, bu ayrımı göz önünde bulundurmak, onların görevlerini ve sorumluluklarını daha iyi anlamanı sağlar.
Unutma, her peygamberin görevi insanlığı Allah'a yaklaştırmak ve onları doğru yola iletmektir. Bu ayrım, bu yüce görevin farklı boyutlarını anlamak için bir anahtar gibidir. Kimi zaman bir ışık yakmak için gönderilirler, kimi zaman da o ışığı daha da yayacak yeni bir güneş sistemi kurmaları için.