Selamün Aleyküm mü Selamun Aleyküm mü?

"Selamün Aleyküm" mü, "Selamun Aleyküm" mü? Hangisi Doğru?

Selamlaşma adabımızda sıkça karşılaştığımız, hatta bazen kafa karışıklığına yol açabilen bir konu bu: "Selamün Aleyküm" mü demeli, yoksa "Selamun Aleyküm" mi? İkisinin de kullanıldığını görüyoruz ama hangisi dilbilgisel ve dini açıdan daha doğru? Gelin, bu konuya deneyimlerime göre bir açıklık getirelim.

Temel olarak bu iki ifade arasındaki fark, Arapça'daki "izafet" tamlamasından kaynaklanıyor. Arapça'da bir ismin diğer isme tamlama yoluyla bağlanması durumunda, tamlanan (birinci isim) genellikle "vav" (و) harfiyle biter ve bu "vav" harekesiz okunur. Yani, "Selam" kelimesi, "Aleyküm" kelimesine izafet yoluyla bağlandığında, "Selamün" şeklinde okunur ve yazılır. Bu, dilbilgisel olarak doğru olanıdır.

Peki, neden "Selamun Aleyküm" şeklinde de duyuyoruz? Bu, daha çok zamanla ve yaygın kullanımla ortaya çıkan bir durum. Halk arasında telaffuz kolaylığı veya bilmeden yapılan bir değişiklikle bu şekliyle de yerleşmiş. Ancak orijinal ve dilbilgisel olarak doğru olanı "Selamün Aleyküm"'dür.

Şimdi gelelim pratik noktalara:

  • İbadet ve Resmi Durumlar: Namazda, dua ederken veya dini bir toplantıda gibi resmi ve hassas durumlarda dilbilgisel doğruluğu gözeterek "Selamün Aleyküm" demek daha uygun olacaktır. Bu, hem kelimeye saygıyı hem de korunması gereken bir geleneği ifade eder.
  • Günlük Hayat: Günlük hayatta, samimi sohbetlerde veya tanıdığınız insanlarla konuşurken, eğer karşıdaki kişi "Selamun Aleyküm" dediğinde onu düzeltmek yerine siz de o şekilde cevap verebilirsiniz. Önemli olan selamın verilmesi ve alınmasıdır. Ancak siz başlatan kişiyseniz, doğruluğu tercih etmek iyidir.
  • Yazım Farkı: Yazarken de dilbilgisel doğruluğu koruyarak "Selamün Aleyküm" şeklinde yazmak, hem daha doğru bir bilgi paylaşımı olur hem de bu şekilde öğrenilmesine katkı sağlar.

Biraz rakamlara bakarsak: Arapça'da izafet tamlamasıyla kurulan birçok kelime bu şekilde okunur ve yazılır. Örneğin, "Beytullah" (Allah'ın Evi) gibi kelimelerde bu kural geçerlidir. Selam da Allah'ın bir isminden türediği için bu kurala uyar.

Son olarak, bu konudaki deneyimlerime göre, maksat selamlaşmaktır. Ancak dilimize ve dinimize ait değerlerin doğruluğunu öğrenmek ve uygulamak da bizlerin görevi. Bu nedenle, mümkün olduğunca "Selamün Aleyküm" demeye özen göstermek, hem doğru olanı öğrenmek hem de yaymaktır.

Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Selamlaşma Şekilleri

Selamlaşmanın İslam'daki yeri ve önemi büyük. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sünneti de bize bu konuda en güzel örnekleri sunuyor. O'nun (s.a.v.) selamlaşma şekillerini incelediğimizde, sadece kelime seçimi değil, aynı zamanda selamın niteliği de ön plana çıkıyor.

Hadis-i şeriflerde belirtildiğine göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) selamlaşırken:

  • "Esselâmü aleyküm" (Selam sizin üzerinize olsun) derdi.
  • Bazen de "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi" (Selam ve Allah'ın rahmeti sizin üzerinize olsun) şeklinde selam verirdi.
  • En uzun şekli ise "Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü" (Selam, Allah'ın rahmeti ve bereketi sizin üzerinize olsun) idi.

Bu farklılıklar, selamın daha kapsamlı ve hayırlı olması isteğini gösteriyor. Yani, biz de sadece "Selamün Aleyküm" demekle kalmayıp, duruma göre "ve rahmetullahi" veya "ve rahmetullahi ve berekâtühü" gibi eklemelerle selamımızı zenginleştirebiliriz. Bu, hem sünnete uymak hem de karşıdaki kişiye daha fazla dua ve hayır dilemek anlamına gelir.

Deneyimlerime göre, bu uzun selamları verdiğinizde karşıdaki kişide daha derin bir etki bıraktığını gözlemledim. Bu, sadece bir "merhaba" demekten öte, bir dua ve bir muhabbet ifadesi oluyor.

Selamlaşmada Niyet ve Karşıdaki Kişiye Verilen Değer

Selamlaşma, sadece bir ses çıkarma eylemi değildir. Asıl önemli olan, selamın arkasındaki niyet ve karşıdaki kişiye verdiğimiz değerdir. Selam, Müslümanlar arasındaki birliği, kardeşliği ve karşılıklı sevgiyi pekiştiren en önemli unsurlardan biridir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Canımı kudret eliyle tutan Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (kâmil) iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyden haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayınız." (Müslim, Îmân 93) buyurmuştur.

Bu hadis-i şerif, selamlaşmanın imanımızın bir gereği olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle, selam verirken veya alırken:

  • Samimiyet: Kalpten gelen bir samimiyetle selam vermek, karşıdaki kişiye ne kadar değer verdiğimizi gösterir. Sadece ağızdan çıkan bir kelime olmamalı.
  • Göz Teması: Selam verirken ve alırken göz teması kurmak, iletişimi güçlendirir ve karşıdaki kişiye verilen önemi pekiştirir.
  • Tebessüm: Yüzde hafif bir tebessüm, selamın sıcaklığını artırır.
  • Karşılık Verme: Selama en güzel şekilde karşılık vermek de en az selam vermek kadar önemlidir. "Ve aleykümüsselâm" demek, selamlaşma hukukunun gereğidir.

Deneyimlerime göre, selamlaşmada gösterilen bu küçük ama samimi davranışlar, insanlar arasındaki buzları eritir, muhabbeti artırır ve toplumsal ilişkileri güçlendirir. Bu yüzden, bir dahaki selamlaşmanızda bu noktalara dikkat etmenizi tavsiye ederim.