Yalta Konferansı amacı nedir?
Yalta Konferansı'nın Temel Amaçları: Savaş Sonrası Dünyayı Şekillendiren Anlaşmalar
Yalta Konferansı, II. Dünya Savaşı'nın sonlarına doğru, yani Şubat 1945'te gerçekleştiğinde, savaşın galipleri olan ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği liderlerini bir araya getirdi. Bu zirvenin asıl amacı, savaş bittiğinde dünyayı nasıl bir düzene sokacaklarını konuşmak, daha doğrusu karara bağlamaktı. Bombalar düşmeye devam ederken, bu üç liderin zihninde en çok yer eden şey, savaş sonrası istikrarı sağlamak ve olası yeni çatışmaların önüne geçmekti.
- Almanya'nın Geleceği ve Savaş Sonrası Avrupa'nın Bölünmesi
Konferansın en can alıcı konularından biri, kesin yenilgiye uğrayan Nazi Almanyası'nın kaderiydi. Yalta'da, Almanya'nın silahsızlandırılması ve Nazizm'in tamamen ortadan kaldırılması konusunda anlaşmaya varıldı. Ancak daha da önemlisi, Almanya'nın dört işgal bölgesine ayrılması kararıydı. Bu bölgeler:
* Amerika Birleşik Devletleri
* Birleşik Krallık
* Fransa
* Sovyetler Birliği
Böylece, savaşın sonunda ortaya çıkan güç dengesi, Almanya'nın fiili olarak fiili olarak ikiye bölünmesinin de temelini atmış oldu. Berlin şehri de kendi içinde dört sektöre ayrıldı, bu da ileride yaşanacak gerginliklerin habercisiydi. Deneyimlerime göre, böylesine önemli bir kararın alınmasında, her ülkenin kendi çıkarlarını ve güvenlik endişelerini düşünmesi etkili oldu. Sovyetler Birliği, Almanya'nın yeniden askeri bir güç haline gelmesinden ve sınır güvenliğinden oldukça endişeliydi.
- Polonya'nın Sınırları ve Siyasi Yapısı
Polonya, savaşın en çok bedel ödeyen ülkelerinden biriydi ve Yalta'da statüsü büyük bir tartışma konusuydu. Sovyetler, Polonya'nın doğu sınırlarını kendi lehine genişletmek istiyor ve ülkenin siyasi yapısını da komünist rejime yakın olacak şekilde belirlemeyi hedefliyordu. Konferansta, Polonya'nın doğu sınırlarının Curzon Hattı boyunca çizilmesi ve batıya doğru genişletilmesi kabul edildi. Bu, Polonya'nın önemli toprak kaybı anlamına geliyordu.
Ayrıca, Polonya'da "geçici bir ulusal birlik hükümeti" kurulması ve bu hükümetin daha sonra serbest seçimlerle meşrulaştırılması kararlaştırıldı. Ancak bu "serbest seçimler" vaadi, ne yazık ki Sovyet nüfuzunun yoğun olduğu bölgelerde tam anlamıyla gerçekleşmedi ve Polonya'nın ilerleyen yıllarda demirperde arkasında kalmasının önünü açtı. Buradaki en büyük zorluk, Sovyetler'in kendi güvenlik endişeleriyle, Batılı müttefiklerin demokrasi ve ulusal egemenlik ilkeleri arasındaki dengeyi kurmaktı.
- Birleşmiş Milletler'in Kurulması ve Gelecekteki Uluslararası İlişkiler
Yalta Konferansı'nın en kalıcı ve olumlu çıktılarından biri, Birleşmiş Milletler'in (BM) kurulma fikrinin somutlaşmasıydı. Milletler Cemiyeti'nin savaşları engelleyemediğini gören liderler, daha etkili ve kalıcı bir barış örgütü kurmanın gerekliliğini kabul ettiler. Konferansta, BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin (ABD, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği ve Çin) veto hakkına sahip olması konusunda anlaşmaya varıldı.
Bu veto hakkı, günümüzde bile BM'nin etkinliği üzerine tartışmaların ana nedenlerinden biridir. Deneyimlerime göre, bu veto hakkının kabul edilmesinin ardında, büyük güçlerin kendi egemenliklerini koruma ve uluslararası kararlarda söz sahibi olma istekleri yatıyordu. Sovyetler Birliği, ABD ve İngiltere'nin kendi çıkarlarını kollayacak kararlar almasını engellemek istiyordu. Bu durum, savaş sonrası uluslararası ilişkilerde büyük güçlerin rolünü ve sorumluluğunu belirleyen önemli bir unsur oldu. Yalta'da alınan kararlar, savaş sonrası dünyayı şekillendiren en önemli dönüm noktalarından biridir ve günümüzdeki uluslararası düzenin anlaşılmasında kritik öneme sahiptir.