Yazıyı ilk bulan kişi kimdir?
Yazıyı İlk Bulan Kişi Kimdir? Bir Keşif Yolculuğu
Şu anda okuduğun bu metni, hatta kendi el yazını bile mümkün kılan o muazzam icat, yani yazı… Peki, bu olayın fitilini ateşleyen o ilk isim kimdi dersin? Bu soruya vereceğin cevap, muhtemelen aklındaki tek bir kişi olmayacak, çünkü yazı dediğimiz şey öyle birdenbire, tek bir adamın dehasıyla ortaya çıkmış değil. Deneyimlerime göre bu, binlerce yıl süren bir evrim ve farklı kültürlerin katkılarıyla şekillenmiş bir süreç.
M.Ö. - Binyılda Mezopotamya: Kil Tabletlerin Büyüsü
Yazının kökenlerine inmek istediğimizde, rotayı birincisi Mezopotamya'ya çevirmemiz gerekiyor. Özellikle Sümerler, bu konuda başı çekenler. M.Ö. 3400-3100 civarında, ekonomik kayıtların tutulması ve ticaretin düzenlenmesi ihtiyacı, onlara çivi yazısını geliştirme yolunda ilham vermiş.
* Kil Tabletler ve Kamış Kalemler: Düşünsene, o zamanlar kağıt yok! Sümerler, ıslak kil tabletler üzerine, ucunu incelttiği kamış kalemlerle semboller kazıyorlardı. Bu tabletler, günümüzdeki bilgisayarlarımızın, akıllı telefonlarımızın atası diyebiliriz. Üzerinde sadece rakamlar değil, tanrıların hikayeleri, kralların fermanları da yer alıyordu.
* Resimlerden Sembollere: Başlangıçta her şey bir resim çizimi gibiydi. Örneğin, bir öküz resmi, öküzü ifade ediyordu. Ancak zamanla bu resimler soyutlaşarak sesleri temsil eden çivi şeklindeki sembollere dönüştü. Bu geçiş, iletişimi çok daha esnek hale getirdi.
Bu süreçte tek bir “mucit” aramaktansa, Sümer toplumunun kolektif ihtiyacının ve zekasının bir ürünü olarak görmelisin yazıyı.
Mısır Hiyeroglifleri: Tanrıların Dili, Kralların Mirası
Mezopotamya'dan çok uzak olmayan Mısır'da da, neredeyse aynı zamanlarda (M.Ö. 3200 civarı) kendi yazı sistemleri gelişmeye başlamıştı: hiyeroglifler. Bunlar da başlangıçta resimseldi ama Sümer çivi yazısı gibi oldukça karmaşıktı.
* Papirüs ve Boyalar: Mısırlılar, kil yerine papirüs adı verilen bir bitkinin saplarından elde ettikleri kağıt benzeri bir malzemeyi kullanıyorlardı. Farklı renklerde boyalarla da daha renkli ve anlamlı yazılar ortaya koyuyorlardı.
* Dini ve Bürokratik Kullanım: Hiyeroglifler, tapınak duvarlarında, mezarlarda ve resmi belgelerde kullanılırdı. Kutsal yazı olarak kabul edildiği için, çoğu zaman sadece rahipler ve yazıcılar tarafından okunabiliyordu. Bu durum, bilginin belirli bir kesimin elinde toplanmasına da yol açıyordu.
Mısır hiyerogliflerini kimin ilk kez kullandığını bilmemiz pek mümkün değil. Ancak bu sistemin, Mısır medeniyetinin dini inanışları ve yönetim anlayışıyla ne kadar iç içe geçtiğini görmek etkileyici.
Harflerin Doğuşu: Alfabenin Yolculuğu
Yazının bu ilk aşamaları, her sembolün bir kelimeyi veya heceyi temsil ettiği sistemlerdi. Bu da öğrenmeyi ve kullanmayı oldukça zorlaştırıyordu. İşte burada, yaklaşık M.Ö. 1850 civarında, Fenikeliler sahneye çıkıyor.
* Fenike Alfabesi: Fenikeliler, sembollerin tek bir sesi temsil ettiği bir alfabe geliştirdiler. Bu, yazı sistemini inanılmaz derecede basitleştirdi. Sadece yaklaşık 22 sembol öğrenerek neredeyse her kelimeyi yazabiliyordun.
* Ticaret ve Yayılma: Fenikeliler, Akdeniz'deki güçlü bir ticaret topluluğuydu. Gemileriyle her yere ulaşıyor, bu basitleştirilmiş alfabe sistemini de yanlarında taşıyorlardı. Böylece alfabe, Yunanlılara, oradan da Romalılara ve nihayetinde bize kadar ulaştı.
Bu noktada, “yazıyı bulan kişi” sorusunun cevabı artık daha da karmaşıklaşıyor. Belki tek bir kişi çivi yazısını veya hiyeroglifleri icat etti, ancak günümüzdeki gibi harflere dayalı alfabenin yayılmasında Fenikelilerin rolü tartışılmaz.
Senin için pratik bir önerim var: Elindeki bir kalemi al ve rastgele birkaç sembol çiz. Sonra bunları anlamlı birer sese dönüştürmeye çalış. Belki o zaman, yazıya giden o uzun ve meşakkatli yolun ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlarsın. Bu evrimsel süreç, insanlığın bilgi birikimini ve iletişimini bugünlere taşıyan en büyük köşe taşlarından biri.